12 Ekim 2013 Cumartesi

Salih a.s'ın Devesi İbrahim a.s'ın Oğlu ve Deneme'nin Mantığı

Bilindiği üzere Salih as Semud kavmine gönderilmiş elçilerden biri olup bu kavmin akıbeti, ayet olarak gönderilen dişi deveyi kesmeleri sonucunda helak ile neticelenmiştir. Yazımızın başlığında görüldüğü üzere Salih as'ın kavmine deneme amaçlı gönderilen dişi deve ayeti ile İbrahim as'ın oğlunu kurban etmesi imtihanı arasında nasıl bir bağ kurulabileceğini, deneme'nin mantığı üzerinden giderek anlamaya çalışıp , bu yolla Salih as'ın devesi üzerinden verilen mesajın bizim için ne  ifade edebileceği yönünde bir düşünce sahibi olmaya gayret edeceğiz. Önce Salih as'ın kıssasının geçtiği ayet meallerini vermek istiyoruz.

                                                      Araf s. 73-79. ayetleri

73 - Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi. İşte şu, Allah'ın devesi, size bir mucizedir; bırakın onu Allah'ın yeryüzünde yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azap yakalar."
74 - Düşünün ki (Allah) Âd'dan sonra sizi hükümdarlar kıldı. Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.
75 - Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görünen müminlere: "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" (Onlar da): "(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!" dediler.
76 - Büyüklük taslayanlar: "Biz, sizin inandığınızı inkâr edenleriz!" dediler.
77 - Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir! "dediler.
78 - Bunun üzerine hemen onları, o sarsıntı yakaladı, yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
79 - Sâlih de o zaman onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: "Ey kavmim! And olsun ki ben size Rabbimin elçiliğini tebliğ ettim ve size öğüt verdim, fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz." 

                                                    Hud s. 61-68. ayetleri   

61 - Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir tanrınız daha yoktur. Sizi topraktan O meydana getirdi. Sizi orada ömür sürmeye O memur etti. Bu sebepten O'nun mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır, dualarınızı kabul eder."
62 - Dediler: "Ey Salih,! Bundan önce sen bizim içimizde ümit beslenir bir zat idin. Şimdi bizi babalarımızın taptıklarına tapmaktan mı engelliyorsun? Biz, doğrusunu istersen bizi davet ettiğin şeyden kuşkulandıran bir şüphe içindeyiz."
63 - Salih dedi: "Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden açık bir mucize üzerinde isem ve o bana tarafından bir rahmet bahşetmiş ise, ben Allah'a isyan ettiğim takdirde beni O'ndan kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsunuz."
64 - "Ey kavmim! İşte şu, Allah'ın dişi devesi, size bir mucizedir. Bırakın onu Allah'ın yer yüzünde (otlaklarında) otlasın. Ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar."
65 - Derken, o deveyi kestiler. Bunun üzerine Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. İşte bu, yalan çıkmayacak olan kesin bir vaaddir."
66 - Ne zaman ki, azap emrimiz geldi, Salih'i ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtardık, üstelik o günün perişanlığından da kurtardık. Hiç şüphesiz Rabbin güçlüdür, mutlak üstündür.
67 - O zalimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de oldukları yerde çöküp kaldılar.
68 - Sanki orada güzel güzel yaşayıp durmamışlardı. Bak işte Semud, gerçekten de Rablerine küfretmişlerdi. Bak işte nasıl yok olup gittiler.

                                                     Şuara s. 141-159. ayetleri 

141 - Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
142 - Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
143 - "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
144 - "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
145 - "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
146 - "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
147 - "Bahçelerin, pınarların içinde,"
148 - "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında,"
149 - Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz."
150 - "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin."
151-152 - "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın."
153 - "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!"
154 - "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir."
155 - Salih "İşte  bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi.
156 - "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir."
157 - Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular.
158 - Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
159 - Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. 

                                                      Kamer s. 27.31. ayetleri   

27 - Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi salıyoruz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.
28 - Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar, hazır kılınmıştır.
29 - Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.
30 - Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.
31 - Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.

                                                     Zariyat s. 43-45. ayetleri  

43 - Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: "Belirli bir süreye kadar dünyadan yararalanıp, geçinin!" denmişti.
44 - Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı.
45 - Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.

                                                      Şems s. 11.15. ayetleri

11 - Semud, azgınlığıyla Hakk'ı yalanladı,
12 - En azgınları ileri atılınca,
13 - Allah'ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti.
14 - Fakat onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri de günahlarını başlarına geçiriverdi de orayı dümdüz etti.
15 - Öyle ya, Allah bu işin sonundan korkacak değil ya.


 017.059 Bizi ayetler göndermekten alıkoyan, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud milletine gözle görülebilen bir mucize, bir dişi deve vermiştik de ona zulmetmişlerdi. Oysa Biz mucizeleri yalnız korkutmak için göndeririz.


Salih as ın kıssası anlatılırken öne çıkan dişi deve ayeti ve bu ayetin o kavme deneme için gönderilmesi ile İbrahim as ın oğlu ile imtihan edilmesi arasındaki mantık arasında bir bağ kurarak Allah cc nin imtihan vesilesi olarak gönderdiği şeylerde mantık veya akıl noktasında ne gibi kurulabileceği yada böyle bir bağ kurulması gibi bir durumun söz konusu dahi edilmeden "semi'na ve ata'na " diyerek teslim olunması gerektiğini, bu kıssa'nın mesajı bağlamında irdelemeye gayret edeceğiz.


Tefsirlere baktığımızda dişi deve üzerinden verilmek istenen mesajın değilde, dişi devenin taştan çıkıp çıkmadığı konusunda tartışmalar derinleştirilerek bir nevi bilgi kirliliği oluşturulmuş ve mesajın içeriği konusunda herhangi bir düşünce maalesef serdedilmemiş, veya deve sadece Salih as'ın kavminin helak olmasına sebeb olan bir hayvan olarak kalmıştır.   

Semud kavmine gönderilen dişi deve o kavme bir imtihan aracı olarak gönderilmiş olup Allah cc o kavmin su içme hakkı ile devenin su içme hakkını paylaştırmıştır. Yani su bir gün tek başına o deveye ait birgün bütün kavme ait olarak Allah cc tarafından paylaştırılmış ve o kavmin bu paylaşıma rıza göstermesi emredilmişti.  

Şimdi böyle bir olayı bir an için Allah cc nin değilde bir beldenin yetkili amirinin yaptığını düşünelim. Bir ilin valisi o ile ait olan suyu bir gün sadece tek bir kişiye diğer gün bütün il halkına paylaştırdığını ilan ederse bu şekildeki bir paylaşımı adaletli bir paylaşım olarak io şehir halkı kabul edebilir mi?, elbetteki cevap HAYIR olacaktır. 


 Allah cc nin Semud kavmi için yaptığı bu paylaşımı bir insan yapsa bu paylaşım o insanın adaletsiz, zalim gibi adlarla anılmasına sebep olacaktır. Peki Allah cc nin Semud kavmi için yapmış olduğu paylaşımı,onun haşa adaletsiz ve zalim olduğunun bir göstergesidir dersek bu sözümüzün dopruluğunu hiç bir Müslüman kabul etmez , aksine bu sözün Allah cc ye bir iftira olduğunu söyleyecektir.     

O zaman şu soru akla gelecektir, Allah cc kullarına adaleti ve zalim olmamayı emrederken Semud kavmine bir insanın hükmü olduğu takdirde o insanı zalim ve adaletsiz olarak isimlendirmesine sebeb olacak bir uygulamayı neden reva gördü?    

Herkes'in vereceği cevap şu olacaktır, Allah Semud kavmine göndermiş olduğu dişi deveyi ayetler'de bildirdiği üzere deneme amaçlı göndermiştir. La yus'el (sorgulanamaz) olan Allah cc nin haşa adaletsizliği veya zalimliği gibi bir durum asla söz konusu olamaz.  

Allah kur'anın birçok ayetinde yaratmış olduğu insanı deneme amaçlı yarattığını ve bu deneme sonucunda ahiretteki yerini hazırlayacağını bildirmiştir, tabi ki bu deneme kolay  olmayıp içinde bir çok zorlukları barındırmaktadır. Hiç bir kul yaşadığı hayat içinde başına gelen gelen zorluklara isyan etmeden bunun deneme amaçlı olan bir hayat sürecinin devamı olduğunu hatırlarından çıkarmadan boyun eğmek zorundadır.

Bu imtihan sürecinden bizlere örneklik teşkil etmesi için İbrahim as'da geçirilmiş olup Semud kavminin imtihanı gibi bir imtihan sürecinden geçirilmiştir. İbrahim as ın bu denenmesi ile ilgili olarak günümüzde ortaya atılan bazı düşüncelere baktığımız zaman böyle bir denemenin yapılmasının Allah cc nin adaletine ve sünnetullaha aykırı olduğu gerekçesi ile karşı çıkılarak kasas suresinde anlatılan bu kıssanı yanlış anlaşıldığını hatta bunu İbrahim as ın bile yanlış anladığını iddia edecek kadar ileriye gidilmiştir.   

Semud kavmi'nin imtihanı ile İbrahim as 'ın imtihanı arasında ortak bir nokta vardır  bu ortaklık'ta şudur; semud kavmine eğer bir vali öyle bir uygulamayı reva görseydi o ilin halkı haklı olarak o valiye karşı çıkmaları gerekirdi. İbrahim as'a da eğer bir yönetici oğlunu keseceksin diye bir emir vermiş olsaydı İbrahim as haklı olarak bu  emre karşı çıkması gerekirdi. Ancak semud kavmine yapılan uygulamanın kaynağı ile İbrahim as'a oğlunu boğazlaması için verilen emrin kaynağı aynıdır ve Semud kavmini de İbrahim as ı da böyle çetin bir imtihana sokan Allah cc dir.



İmtihan konularının kaynağı Allah olunca kula düşen bunun adaletini sorgulamak değil anında teslim olmaktır. Semud kavmi bu imtihanı herhangi bir yöneticinin uygulaması olarak görüp teslim olmamış deveyi hunharca katletmiş ve helak edilmeyi hak etmiştir. İbrahim as bu imtihanı sorgulamadan oğlu ile birlikte teslim olmuş ve bu zor süreci başarı ile tamamlamıştır.    
Şimdi soruyoruz; İbrahim as'ın imtihanı ile ilgili olarak bu imtihanın adaletsiz olduğu şeklinde bir düşünce ortaya atanların Semud kavminin imtihanının adaletini neden sorgulamazlar ? çünkü böyle bir uygulamaları Allah cc nin dışında herhangi birisi yapsa onun zalim ve adaletsiz olduğuna hükmedilir. Semud kavmine uygulanan bu imtihan biçiminde bir itirazda bulunmayan bazı kişiler İbrahim as' ın imtihanı konusunda neden yan çizme yollarına başvurmaktadırlar?.     


Sonuç olarak ; Semud kavminin örneğinde onlara gönderilen dişi devenin bir imtihan aracı olması ve bu imtihan şeklinin herhangi bir kul tarafından uygulanmasının o kulun adaletsiz ve zalim olmasını gerektirirken aynı imtihanı Allah cc nin uygulaması onun kulları ile ilgili yapmış olduğu imtihan konularından herhangi bir mantık veya usul aranması gibi bir duruma düşülmeden anında teslim olunması, "duyduk ve itaat ettik" denilerek emre boyun eğilmesi gerektiğinin mesajı verilmektedir. Bizi yaratanın bizim üzerimizdeki tasarrufları hakkında ıkır cıkır etmeden teslim olunması gerektiği başta ibrahim as ve oğlunun örneğinde bizlere gösterilmektedir. Ancak Allah cc nin kullarını imtihan etmesinde mantık arayışına çıkan bazıları ibrahim as'ın bu imtihanında mantıksızlık!! olduğu yönündeki itirazlarını semud kavminin imtihanı konusunda gösterememektedirler. EĞER ALLAH CC NİN KULLARI ÜZERİNDE YAPMIŞ OLDUĞU İMTİHAN KONUSUNDA MANTIK USUL ARAYIŞLARINA ÇIKACAK İSEK SEMUD KAVMİNİN İMTİHANI İLE İLGİLİ OLARAK MANTIK VE USUL ARAYIŞLARINA ÇIKILMASI GEREKİR. Ancak olması gereken tabiki bu olmayıp Allah cc nin kulları için uygun gördüğü imtihan şekillerine aynen teslim olmaktır ve bu imtihandan yüz akı ile çıkmak için gerekli amelleri işlemektir.

                                           EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

5 Ekim 2013 Cumartesi

Mücadele s. 11. Ayeti İle İlgili Bir Anlama Çalışması

 Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kîle lekum tefessehû fîl mecâlisi fefsehû yefsehıllâhu lekum, ve izâ kîlenşuzû fenşuzû yerfeillahullezîne âmenû minkum vellezîne ûtûl ilme derecât(derecâtin), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).

Mücadele s. 11. ayetinde Rabbimiz bizlere mealen" Ey o bütün iyman edenler! Sizlere meclislerde genişleyin denildiği vakıt genişleyiverin Allah da size genişlik versin, kalkın denildiği zaman da kalkıverin ki Allah iyman edenlerinizi yükseltsin, ılim verilenleri ise derecat ile, ve Allah her ne yaparsanız haberdardır" buyurmaktadır.    

Bu ayet ile ile ilgili olarak tefsirlere bakıldığında, sadece gelen birisine yer açın şeklinde bir emir olarak algılanmış ve bu anlama uygun birde nuzül sebebi konularak, ayet tarihsel bir okuma ile anlaşılmaya çalışılmıştır. Halbuki ayetin anlamı bile bizlere daha geniş düşünmeyi teşvik ederken ayetin anlamı oldukça daraltılmış ve uygulama sahasından çıkmış bir ayet durumuna düşürülmüştür.  

Ayetteki, "yer açın" veya "genişleyin" şeklinde meallendirilen "fesehu" kelimesinin anlamı üzerinde durarak bu ayetin bizlere ne gibi bir mesajı olabileceği üzerinde kısaca durmak istiyoruz. 

Elfesihu= geniş mekan
Ettefessühu= genişlemek,geniş,ferah veya engin olmak ya da bir duruma gelmek.  
Hüve fi füshetin min heze elmr= filan kimse şu meselede geniş bir hareket alanına sahiptir.

Ayet içinde geçen "tefessehu" kelimesini sadece "sizler oturmakta iken gelen birine yer açın" şeklindeki verilen anlam kelimeyi daraltarak ayetin sanki adabı muaşeret kuralı dahilinde bir emir verdiği izlenimi uyandırmaktadır. 

"Meclislerde genişleyin" emrini , müminlerin kendi aralarındaki sorunlar ile ilgili olarak yapmış oldukları oturumlarda birbirleri ile yaptıkları istişareyi geniş alana yayarak düşünce beyanını sadece belirli kişilere has kılmamak, herkese fikrini ortaya koyma imkanı tanımak gibi anlamlar etrafında ayetin çerçevesini genişletmek mümkündür. Yani müminler kendi aralarında herhangi bir konuda düşünürlerken düşünen insanları kısıtlamayacak aksine daha fazla düşünen insan olması hususunda fikir birliği sağlayacaklar. Bunun tersine olarak , sadece belirli kişilerin konuşma hakkı olduğu ötekilerin sadece kafa salladığı meclisler fikir zenginliğine kapılarını kapatmaya sebep olacağı nedeniyle Rabbimiz Mücadele s. 11 . ayetinde bizlere, sorunlarımıza daha doğru bir çare bulmak için gerekli olan yöntemi bildirmektedir.  

Şura s. 38. ayetinde " onların işleri şura iledir" buyurması veya Al-i İmran s. 159. ayetinde , uhud yenilgisi sonrası ile ilgili inen ayetlerde "onlarla istişare et" buyurması, başkalarının fikrini alma gerekliliği konusunda mücadele s. 11. ayeti ile benzerlik arzetmektedir.    

 Rabbimizin yine 11. ayette'ki "kalkın denildiği zaman da kalkıverin" mealindeki emri müminlerin geniş katılımlı bir istişare sonucu aldıkları karara herkesin uyma gerekliliği , müminlerin çoğunluk sonucu aldıkları bu kararlara muhalif olanların bile artık bu karar doğrultusunda hareket mecburiyetini beyan etmektedir.  

 Sonuç olarak; mücadele s. 11. ayeti , meal ve tefsirlerde nuzül sebebi çerçevesinde, adabı muaşeret kuralı olarak, gelen birine oturacak yer açın gibi bir anlama indirgenerek sonrakilere mesaj olarak, sadece gelen kişiye oturacak yer açın gibi bir anlam oluşturulmuş olup buna itiraz etmemekle birlikte daha geniş bir açıdan bakılarak ayetin, mü'minler arasındaki soruların tartışılmasında geniş bir katılım, geniş bir düşünce çerçevesi çizilmesi ve böylece daha doğru bir düşünce yakalanması amaçlı bir mesajı içerdiğini düşünmekteyiz. Bu tür yolla alınan kararlarında tüm mü'minlerin uyma zorunluluğu olduğu alınan karara muhalif olanların bile bu karar doğrultusunda hareket ederek birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri emredilmiştir.    

                                         EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.