5 Şubat 2015 Perşembe

Maide s. 12-14 Ayetleri Yahudi ve Hıristiyanlardan Alınan Misak

Kur'an okumalarında yaptığımız önemli yanlışlardan bir tanesi , İsrailoğulları veya Ehli Kitab a hitap eden Ayetler hakkında olup , bu Ayetlerden kendimize her hangi bir pay düşmediğini düşünmek , onlarla ilgili Ayetleri sadece onları lanetlemek için okumaktır. Halbuki o Ayetlerdeki "Ey İsrailoğulları" veya "Ey Kitap ehli" şeklindeki hitapları , "Ey Müslümanlar" şeklindeki hitaplar olduğunu düşünerek okuduğumuzda , dün İsrailoğulları veya Ehli Kitabın yaptıkları yanlışların aynısını biz Müslümanlarında yaptığını görürüz.

Kur'an , "İsrailoğulları" olarak hitap ettiği insanların , Allah (c.c) nin Elçilerine ve Kitaplarına karşı yaptıkları yanlışların, onları Dünyada nasıl bir sonuca sürüklediğini geçmişteki canlı örneklerini sunarak , Kur'anın nazil olduğu dönemdeki yahudileri aynı sona uğramamaları hususunda defaatle ikaz etmiş , onlar bu ikazları kulak arkası ederek , geçmişteki hainliklerine devam etmiş ve Muhammed (a.s) komutasında ordular tarafından yenilgiye uğratılarak Sünnetullahın tecellisi Müslümanların eli ile gerçekleşmiştir.

Yazımıza konu edeceğimiz Ayetler, Yahudi ve Hıristiyanların geçmişteki yaptıkları hataların Sünnetullah ın onlar üzerinde nasıl işlediği hatırlatılarak , bizlere hitaben " Aynı yolu izlediğimiz takdirde aynı sünnetin işleyeceğini" hatırlatmaktadır.

[005.012]  And olsun ki, Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. Onlardan oniki reis seçtik. Allah: «Ben şüphesiz sizinleyim, salatı ayakta tutarsanız, zekat verirseniz, peygamberlerime inanır ve onlara yardım ederseniz, Allah uğrunda güzel bir takdimede bulunursanız, and olsun ki kötülüklerinizi örterim. And olsun ki, sizi içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra sizden kim inkar ederse şüphesiz doğru yoldan sapmış olur» dedi.

[005.013]  Sözlerini bozdukları için onlara lanet ettik, kalblerini katılaştırdık. Onlar sözleri yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün, onları affet ve geç. Allah iyilik yapanları şüphesiz sever.

[005.014]  «Biz hıristiyanız» diyenlerden de söz almıştık; onlar, kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular, bu yüzden aralarına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Allah, yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.

Ayetleri sathi bir okuma yapacak olursak , Allah (c.c) İsrailoğullarından söz almış ve reislerine elçileri vasıtası ile bildirdiği emirleri yerine getirdikleri takdirde onlara bir takım vaadlerde bulunmuş , ancak onlar bu emirleri yerine getirmeyerek lanetlenmişler , aynı söz Hıristiyanlardan da alınmış , aynı hatayı onlar da yaparak laneti hak etmişlerdir. 

Ayetleri sadece Yahudi ve Hıristiyanlar bağlamında düşündüğümüz zaman, bize dönük mesaj taşıması gibi bir düşünce içinde olmamız mümkün değildir. Ancak Ayetlerdeki emirleri düşünecek olursak, aynı emirler ile bizler de muhatabız ve aynı yanlışı yaptığımız takdirde Sünnetullah bizim içinde işleyecektir. "Ayetlerin bize dönük nasıl bir mesajı olabilir ?" sorusunun cevabını şu şekilde vermek mümkündür.

Allah (c.c) yarattığı bütün insanlardan, Araf s. 172 -173. Ayetlerde görüldüğü üzere onlardan söz aldığını beyan etmektedir. Yarattığı insanların bu sözü unutmamaları ve hatırlarında tutmaları için, hatırlatıcı Elçi ve Kitaplar göndermiştir. İsrailoğulları Elçi ve Kitap ile muhatap olan bir kavim olması nedeni ile onların Kitap ve Elçilere yaptıkları muamelere örnekler verilerek aynı yolu izeleyenlerin akıbetleri hatırlatılmaktadır. 

Ayetlerdeki alınan sözü sıralayacak olursak aynı sözleri Müslümanlar olarak bizlerin de vermiş olduğu görülecektir.

1- Salatı ayakta tutmak.
2-Zekatı vermek.
3-Resullere inanmak ve onları desteklemek.
4-Allah güzel bir borç vermek.

Kur'an geneline baktığımızda bu 4 emir Allah (c.c) nin bütün Elçileri ile göndermiş olduğu emirler dahilinde olup , Allah (c.c) nin bizimle birlikte olması için gerekli olan şartlardandır. 

4. şıktaki Allah borç vermek, teşbihi bir anlatım olup, "Verdiğini belirli bir süre sonra geri almak" demektir. Bu borcun "Güzel" olarak ifade edilenin karşılığı ebedi Cennet , "Çirkin" olarak verilenin karşılığı ise ebedi Cehennem olarak ödenecektir. 

"Güzel borç" demek geniş bir anlama sahip olup bunun anlam alanı içinde , ihtiyacı olan kardeşinin ihtiyacını gidermek vardır. Nisa s. 160. Ayetinde İsrailoğullarının sözlerini bozmalarına örnek olarak faiz almaları gösterilmektedir. 

Faizli işlemleri yasaklayan Allah (c.c) nin bu emrine aykırı bir hareket en küçük birim olan insandan başlayarak , en büyük birim olan insanların oluşturudukları devletlerin batmasına sebeb olmaktadır. Zengini daha daha zengin yapan bu şekil bir işlemin uygulanamasına sebeb olmak , Dünya hayatında ekonomik helaklara sebeb olacak , Ahiret hayatında ise ebedi azaba sebeb olacaktır. 

Bu emirleri yerine getirdiğimiz takdirde , vereceği karşılığı bildiren Rabbimizin bu emirlerini çiğneyen Yahudi ve Hıristiyanlara Dünya hayatlarında verdiği cezadan bahsedilmektedir. Yaptığımız okuma yanlışı da buradadır. Biz onlara verilen bu cezaların sadece onlara has olduğu zannına kapılarak Ayetleri okuduğumuz için, bizlerinde aynı yanlışı yaparak onlardan bir farkımız kalmadığını maalesef unutmaktayız. 

Allah (c.c) nin bizler için vaz ettiği kurallar bütünü sadece Ahiret endeksli olmakla kalmayıp, öncelikle Dünya hayatımızın selameti için konulmuş kurallardır. "Salatı ikame etmek" şeklindeki emri sadece 5 vakit namaz olarak görüp , bunu eda ettiğimiz zaman bu emri yerine getirdiğimiz düşüncesi yapılacak en büyük hatadır. 

"Salat" kelimesinin anlam alanı sadece Namaz ile sınırlı olmayıp , Namaz bu kelimenin sadece bir cüzüdür. Bizlere emredilen "Salatın ikamesi" hayatın her anında geçerli olup sadece Cami içinde sınırlı değildir. Sadece Cami içinde olduğu zannedilen Salatın ikamesi , hayatın diğer kesimlerinde ayakta tutulmayarak terkedildiği için toplumsal sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. 

"Zekat" kelimesinin özellikle mal temizleme boyutu sosyal yardımlaşmanın en büyük tezahürüdür. Temizlenen mal  ihtiyaç sahipleri arasında paylaştırılarak ihtiayçlar giderilir , mal sadece zenginler rasında gezen bir meta haline gelmemiş olur. Bunun tersi bir uygulama toplum içinde zengin ile fakir arasında büyük uçurumlar meydana getirip , düşmanlıklara vesile olacaktır.

Allah (c.c) nin bizler için vaz ettiği kuralların terkedilmesi toplumsal olarak çöküşlere yol açabileceği ve Dünyayı cehenneme çevireceğini bu gün canlı örnekleri ile görmekteyiz. Kevni Ayetleri okuyarak güç ve servet sahibi olanların , Elçileri vasıtası ile gönderilen ve bir nevi kevni Ayetleri okuma klavuzu olan Kitapların arkaya atılması neticesinde, Dünya müstekbirlerin elinde cehennem haline gelmiştir. Şayet yukarda belirtilen 4 emir hayat safhasına konulmuş olsaydı , insanların birbirlerine olan düşmanlıklarının sebeb olduğu kaos ortamı olmayacak ve Dünya cennet haline gelecektir.  

 Diğer Ayetlerde bu emirlerin yerine getirilmemesi sonucu onların başlarına gelenler hatırlatılmaktadır.

1- Sözlerini bozmaları.
2-Kalplerin katılaşması.
3-Kelimeleri yerlerinden oynatmaları.
4-Hatırlatılan şeyden pay almayı unutmaları.
5-İhanet.

Bu fiileri işlemeleri sonucunda onların lanetlendiği bildirilmektedir. Rabbimiz bunları Kitabında bildirmekle, sadece bir kavmin yaptıklarını bizlerin bilmesini istemekten ziyade , lanetini hak edenlerin nasıl bir cürüm işlemeleri sonucu buna hak kazanacaklarını hatırlatarak bizlerin de aynı yanlışa düşmememizi istemektedir. 

Bu Ayetler çerçevesinde Müslümanlar olarak kendimizi biraz düşünelim , şu an da yukardaki bildirilen 5 şık içindeki amellerin hangisi bizde yok ?. 

Örnek nesil dediğimiz Ashab , Allah (c.c) nin kendilerine emrettiklerini yerine getirmeleri ile ilgili olan ve bizlerin örnek alması gereken 9 ve 10. Ayetleri bu emirleri hayatlarında nasıl pratize ettiklerini şöyle anlatmaktadır.

[059.009]  Onlardan önce o diyarı yurt edinmiş ve göğüslerine imanı yerleştirmiş olanlar; kendilerine hicret edip gelenleri severler. Ve onlara verilenlerden ötürü içlerinde bir çekememezlik duymazlar. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları, kendilerine tercih ederler. Her kim nefsinin tamahkarlığından korunabilmişse; işte onlar, felaha erenlerin kendileridir.

[059.010]  Onlardan sonra gelenler: «Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin» derler.

Bu Ayetler , konumuzun başlığı olan Ayetlerde beyan edilen alınan sözün , Ensar ve Muhacir üzerindeki yansımasını anlatmaktadır. Her şeyini terk ederek sadece Allah rızası için hicret edenlere Medine deki Ensar kucak açmış ve her şeyini onlarla paylaşmıştır. Allah (c.c) ye vermiş oldukları sözden caymayan , Salatı ve Zekatı ikame eden , Resulu destekleyen , Allaha güzel bir borç veren Mü'minleri Allah (c.c) Sünneti gereği başarıya ulaştırmıştır.  

[048.029] Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükua varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnudluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vadetmiştir.

Fetih s. 29. Ayeti , Allaha verdikleri söze sadık kalanların Muhammed (a.s) ı nasıl destekledikleri anlatılmaktadır. Ancak ilerleyen zamanda verilen sözlerin unutulması sonucu bu durum ters dönmüş ve birbirlerine karşı merhametli olanların torunları , birbirlerine karşı şedid olmaya başlayarak kardeş kanı dökmekten geri durmamışlardır.

Ne zamanki "Yahudileşme Temayülü" diyebileceğimiz yamulmalar ortaya çıkmış ve ondan sonra kalplar katılaşmış ve Ensar ve Muhacirin birbirine olan kardeşliğinin tersi şiddetinde düşmanlıklar ortaya çıkmış , hala devam etmektedir.

14. Ayette , Hıristiyanların verdikleri sözü unuttukları ve bu sözleri hayatlarına pratize etmedikleri bildirilerek onların aralarına kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık salındığı bildirilmektedir. Bu Ayeti okuyan birisi haklı olarak , "Peki Allah böyle diyor ama bu gün Müslümanlar Hıristiyanlardan daha şiddetli olarak birbirlerine düşman olmasını nasıl izah edersiniz" dediğinde çoğumuz bunun cevabını bulamayız , oysa cevabı basittir.

Bu durum sadece Yahudi ve Hıristiyanlar çerçevesinde değil , Arz üzerinde geçerli olan yasalar yani Sünnetullah çerçevesinde değerlendirilerek cevabı bulunabilir. 

Allah (c.c) yaratmış olduğu kullarına, yaşadıkları hayat içinde uyulması gereken bir takım vecibeler yüklemiştir. Bu vecibeler yarattığını en iyi bilmesi bakımından insan için en doğru olan hükümleri ihtiva etmektedir. İnsanlar bu hükümler çerçevesinde bir hayat sürdükleri zaman hem Dünyada mutlu ve mesut bir hayatın , hemde Ahirette ebedi saadetin yolu açılmış olur. 

Ancak İnsanların bir çoğu bu yasaları çiğneyerek başka yasalara tabi olmak sureti ile hem Dünyalarını hemde Ahiretlerini berbat etmektedirler. Allah (c.c) nin hükümlerine tabi olarak yaşanan bir hayatın kesitini Haşr s. 9 -10, Fetih s. 29. Ayetlerinini meallerini paylaşarak nasıl pratize edildiğini görmüştük. 

Ancak Yukarda sıraladığımız hükümleri hiçe sayarak yaşanan bir hayatın karşılığı insanların arasına kin ve düşmanlık başgöstermesi ve kan dökülmesidir. Bu durum Hıristiyanlar bazında pratize edilerek "Aralarına kıyamete kadar kin ve düşmanlık salındığı" nın beyan edilmesi bu düşmanlığın onların kendi yaptıklarına karşılık Sünnetullahın tecelli etmesi olarak okunmalıdır. Bu şekil bir hayatı süren kim olursa olsun aynı yasalar onlar içinde geçerli olacaktır. 

ŞİMDİ SORUYORUZ ; BU GÜN MÜSLÜMANLAR OLARAK YAHUDİ VE HIRİSTİYANLARIN YAPMIŞ OLDUKLARI YANLIŞLARIN AYNISINI BİZLER FAZLASI İLE YAPMIYORMUYUZ? 

 El cevab ; evet yapıyoruz. 

Bu demektir ki Allah (c.c) nin arz üzerinde cari olan Sünneti bizler içinde işlemiş ve bizim aramıza da kıyamete kadar kin ve düşmanlık salınmıştır . Bu salınmayı bizler kendi ellerimizin işledikleri sonucu kazanmış olup suçun sorumluluğu tamamen bizlere aittir.

Soru =Peki bu durumdan kurtulmanın yolu varmıdır ?.
El cevap = Tabiki vardır.

Bu durumdan kurtulmanın yolu yukarda sayılan 4 şıkkın hayat içinde pratize edilmesidir. Salatı ve Zekatı yeniden doğru olarak ayağa kaldırmak , Resullere inanmak ve onları desteklemek. Resulun olmadığı bir zaman içinde bunun uygulaması onların örnekliğini hayata pratize etmek şeklinde şeklinde olacaktır. 

Kur'an Ayetleri Allah (c.c) ye kul olmuş Mü'minlerin tarih boyunca Elçilerin önderliğindeki tevhid mücadelesinin örnekleri ile doludur. Bizler bu Ayetleri masal olaak değil hayata pratize örnekleri olarak okuyarak aynı yoldan gitmek zorundayız. Bu yol bizi yeniden birbirimize karşı merhametli , kafire karşı şiddetli , Ensar Muhacir kardeşliğinin Kur'an Ayetlerine yansıyan şeklini yeniden yaşatacaktır. 

İsrailoğulları ile ilgili anlatımları sadece onlara mahsus bir okuma ile değil , Sünnetullahın tecellisinin canlı örnekleri olarak okuduğumuzda bu gün yaşayan bizlerin , muhatap olduğu Ayetlerin sadece Cennet ve nimetleri ile ilgili Ayetler olmadığını görürüz. Bir kısım Ayetler kafirlere , bir kısım Ayetler münafıklara , bir kısım Ayetler müşriklere , bir kısım Ayetler ehli kitaba inmiş gibi okuyup , Cehennem Ayetlerini onlara, Cennet Ayetlerini bizlere inmiş gibi okuduğumuzda , Yahudilerin kendilerini seçilmiş kul zannına kapılması misali bizde kendimizi seçilmiş kullar olarak görmeye başlarız. Halbuki Allah (c.c) nezdinde böyle bir kul zümresi asla yoktur, hangi kul , veya hangi kavme mensup olursak olalım onun koyduğu yasalara uyanlar felaha ereceklerdir. 

Sonuç olarak ; Kur'anın bizden öncekilerin başlarından geçen bazı olayları anlatması sadece onlarla ilgili bir durum olarak okunmayıp ibret almak maksadı ile okunmalı ve yapılan doğrular örnek alınmalı , yapılan yanlışların tekrarlamamalıdır. Allah (c.c) nin söz aldığı insanlar sadece Yahudi ve Hıristiyanların olduğu zannı ile okunan bu Ayetlerden bizlerin herhangi bir mesaj okuması pek mümkün olmayacaktır. Allah (c.c) nin biz Müslümanlardan da söz aldığını düşünerek okuduğumuz zaman tıpku Yahudi ve Hıristiyanların izlediği yolu bizlerin de izlediği görülecek ve bu günkü zelil halimizin sebebi daha iyi anlaşılacaktır. Durumuzu düzeltmek için Allah (c.c) nin İsrailoğullarına verdiği emirlerin bizler içinde geçerli olduğu şuuruna vakıf olmak ve emirleri hayat içinde pratize ederek Allah (c.c) nin bizlerle birlikte olmasını yeniden sağlamak , ve bunun yolu da Sahabenin bu konudaki icraatının, Kur'an Ayetlerindeki anlatımlarını okuyarak hayata geçirmek gerekmektedir.

Maide s. 12-14. Ayetleri arasında yapılan anlatımı bu gözle okuduğumuzda düşülen durumun sadece Yahudi ve Hıristiyanlara mahsus olmadığı , aynı yoldan gidenler kim olursa olsun aynı tehlike ile karşı karşıya kalacakları unutulmamalıdır. Biz Müslümanlar açısından okuduğumuz zaman aynı durumun bizler içinde geçerli olduğu , şu anda içinde bulunduğumuz birbirimize karşı olan düşmanlık ve kini terketmek için gerekli olan yol yine bu Ayetlerde beyan edilmektedir. Bugün eğer yeni bir Elçi ile yeni bir Kitap gelmiş olsaydı Ayet içinde bahsedilen Yahudi ve Hıristiyanların yerini biz Müslümanlar alacak aynı ibareler sadece isim değişikliği ile yeniden nazil olacaktır. 

                                    EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder