66. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
66. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Şubat 2018 Pazartesi

Bakara s. 65. 66. Ayetleri: Cumartesi Günü Balık Avlama Yasağını Çiğneyen İsrailoğulları Maymuna mı Çevrildi?

Kur'an içinde geçen İsrailoğulları ile ilgili anlatımlarda, onlardan deniz kıyısında yaşayan bir topluluğun, kendilerine balık avlamanın yasaklandığı cumartesi gününde, bu yasağı çiğneyerek balık avladıkları için maymuna çevrildikleri anlatılmaktadır. Bu konu ile ilgili olarak tefsirlere bakıldığında, avlanma yasağını çiğneyen topluluğun maymuna çevrilmesinin fizyolojik olarak gerçekleştiği söyleyenler olmakla birlikte, onların maymuna çevrilmelerinin fizyolojik olarak gerçekleşmediğini, bu anlatımın mecaz olarak anlaşılması gerektiğini savunanların olduğunu görmekteyiz.

Kanaat olarak, bu olayın mecaz bir anlatım olduğunu iddia edenlere katıldığımızı baştan söyleyerek, bu iddiamızın gerekçelerini ifade etmeye çalışmak, bu yazının konusu olacaktır. Bu olayın geçtiği ayetler aşağıdadır.

Bakara s. 65. ve 66. ayetlerde şöyle anlatılmaktadır;

وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَوْا مِنْكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ
فَجَعَلْنَاهَا نَكَالًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِين


Bu ayetlere meallerin çoğunda şu şekilde anlam verilmektedir;

[002.065] İçinizden cumartesi istirahat günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Biz onlara: «Sefil maymunlar olun!» dedik.
[002.066] Bu ibret dolu cezayı öncekilere ve sonrakilere bir ders, korunacaklara da bir nasihat, bir öğüt yaptık.

Maide s. 60. ayetinde şu şekildedir;

قُلْ هَلْ أُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذَٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللَّهِ ۚ مَنْ لَعَنَهُ اللَّهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَازِيرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَ ۚ أُولَٰئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَأَضَلُّ عَنْ سَوَاءِ السَّبِيلِ

Bu ayete meallerin çoğunda şu şekilde anlam verilmektedir;

[005.060] De ki: Allah katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? O kimse ki; Allah ona la'net etmiş, aleyhine gazab etmiş ve onlardan maymunlar, domuzlar ve Tağut'a kullar kılmıştır. İşte onlar; yer bakımından en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.

Araf s. 166. ayetinde şu şekilde anlatılmaktadır;

فَلَمَّا عَتَوْا عَنْ مَا نُهُوا عَنْهُ قُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ

Bu ayet meallerin çoğunda şu şekilde anlam verilmektedir;

[007.166] Kibirlenip de kendilerine yasak edilen şeylerden vazgeçmeyince onlara: Aşağılık maymunlar olun! dedik.

Nisa s. 47. ayetinde ise şu şekilde anlatılmaktadır;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ آمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ أَنْ نَطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلَىٰ أَدْبَارِهَا أَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ ۚ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا

[004.047] Ey kendilerine kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunan (Tevrat)ı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmeden yahut cumartesi halkını (yahudileri) lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden önce iman edin. Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.

Maymuna çevrilme ile ilgili ayetleri sadece belirli bir zaman ve mekanda yaşayan insanlar için geçerli bir olay olarak okumaya çalıştığımız zaman, Kur'an'ın bu konu ile alakalı anlatımlarından bize dönük herhangi bir ibret alma imkanı hasıl olmayacaktır. Halbuki Kur'an bu olayı başkalarının ders alması için anlatmaktadır (Bakara s. 66).

Öyleyse bu olayı lokal bir olay olarak değil, TOPLUMSAL BİR YASA, YANİ SÜNNETULLAH olması açısından bakarak okumanın daha sağlıklı bir yol olacağını söyleyebiliriz.

Araf s. 163. ayetinden itibaren başlayan deniz kıyısında yaşayan bir topluluğun kıssasının anlatıldığı 166. ayette onlara, "Maymunlar olundenildikten sonra gelen 167. ve 168. ayetleri, bu oluşun mahiyeti hakkında bilgi verebilecek olan ayetlerdendir. 

[007.167] O Vakit Rabbin işte şu ahdi ilan edip bildirdi ki: Kıyamet gününe kadar onlara en kötü muameleyi yapacak olan kimseyi başlarına gönderecektir. Muhakkak ki, Rabbin hızla cezalandırandır ve yine muhakkak ki O, çok affedici, çok merhametlidir.

[007.168] Biz; onları, yeryüzünde parça parça topluluklara ayırdık. İçlerinden kimisi salihlerdi, kimisi de onlardan aşağıdırlar. Belki dönerler diye onları güzellikler ve kötülüklerle denedik.

Bu ayetler İsrailoğulları'nın düşmanları tarafından baskı, zulüm ve esaret altına alındığını haber vermektedir. Öyleyse "Maymunlar olun" ifadesini fizyolojik bir oluş olarak değil, "Düşmanlarınız tarafından baskı ve esaret altına alınarak, hayvanlar gibi başkalarının emirlerine göre hareket etmek zorunda kalanlar olun" şeklinde anlamak, olayı lokal bir olay olmaktan çıkararak, evrensel bir yasanın İsrailoğulları üzerindeki işleyişi haline getirecektir

Bu olay aynı zamanda Allah'ın emirlerini ciddiye almayarak, kendilerine emredilenlerin aksine davrananların düştükleri zelil duruma dikkat çekerek, sonrakiler için bir ibret vesikası olmasını istemekte, aynı durumun tekrarlanması halinde aynı yasanın yine işleyeceğini haber vermektedir.

[005.060] De ki: Allah katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? O kimse ki; Allah ona la'net etmiş, aleyhine gazab etmiş ve onlardan maymunlar, domuzlar ve Tağut'a kullar kılmıştır. İşte onlar; yer bakımından en kötü ve doğru yoldan en çok sapmış olanlardır.

Maide s. 60. ayetinde geçen "Tağut'a kul olmak" ifadesini, Firavun'un azgınlığının bu kelime ile, ayrıca Mü'minun s. 47. ayetinde Firavun ve melesinin Musa ve Harun (a.s) lar için kullandığı, "Kavimleri bize kölelik(lena abidune) ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız?" cümlesinde geçen kölelik kelimesinin "Abede" fiili ile anlatılmış olması, İsrailoğullarının Maymun ve Domuz haline getirilmesinin fizyolojik olarak değil, esarete düştüklerindeki hallerinin tasviri için kullanılmış olduğunu söylemek mümkündür.

Ayrıca Nisa s. 47. ayetinde Cumartesi yasağını çiğneyenlerin lanetlendiğinin haber verilmesi, yine bu olayın fizyolojik olarak gerçekleşmediğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. 

[007.179] And olsun ki , ins ve cinden bir çoğunu , kalpleri olup onunla anlamadıkları , gözleri olup onunla görmedikleri , kulakları olup onunla işitmediklerinden dolayı ,cehenneme yaydık. İşte bunlar , hayvanlar gibi hatta onlardan daha şaşkındırlar."

[025.044] Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha da şaşkın (ve aşağı) dırlar.

Araf ve Furkan surelerinde geçen bu ayetlerde ise, inkarcıların işitme, görme ve duyma organlarını işletmemeleri neticesinde düştükleri durum hayvanlara benzetilmekte, bu durum ise yine maymun haline çevrilmenin keyfiyeti hakkında bizleri bilgi sahibi yapmaktadır.

Bu olayın hakiki anlamda değil, mecaz anlamda anlaşılması yönünde kanaat taşıyanlara katılma gerekçelerimizden bir tanesi, şayet bu olay gerçek anlamda bir dönüşüm ise, aynı hatayı yapan başka topluluklar neden maymun haline dönüşmemektedir?. sorusunun cevabının verilmesinin zor oluşudur.


Sonuç olarak; İsrailoğulları'na mensup olan deniz kıyısında bir beldede yaşayan topluluğun kendilerine cumartesi günü balık avlama yasağını çiğnedikleri için maymun haline getirildiğini bildiren ayetlerin bu durumun fizyolojik bir dönüşüm olarak anlaşılması durumunda bir takım soruların ortaya çıkması açısından mecaz anlamda bir ifade olarak anlaşılmasının, Kur'an bütünlüğüne daha uygun olduğu kanaatini taşıyanlara katılma gerekçemizi anlatmaya çalıştık.

İsrailoğulları ile ilgili anlatımlara dikkat ettiğimizde, bu anlatımların Sünnetullah olarak bildiğimiz toplumsal yasaların nasıl işlediğinin bu toplum üzerinden yaşanmış örnekler biçiminde gösterilmesi, maymuna çevrilme olayının yine bu yasa gereği cereyan edebir olay olduğu kanaatini bizde kuvvetlendirmiştir.

Bunları söyledikten sonra, Bakara s. 65. ve 66. ayetlerine şu şekilde bir meal vermek mümkündür.


Bakara s. 65- And olsun içinizden olan bir topluluğa, Cumartesi günü balık avlama yasağını çiğnemelerinden ötürü, "Aşağılık maymun olun" diyerek lanetlediğimizi bilmektesiniz
Bakara s. 66- Onları böyle bir söz ile lanetlememiz, onları gören ve sonradan gelenler için bir aynı hatayı yapmaktan vazgeçirmek, kendisini azaptan korumak isteyenler için öğüt olsun diyedir.

                                         EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.

8 Kasım 2017 Çarşamba

Nisa s. 66. Ayetindeki "Uktülu Enfüseküm" Emrinin, "Kendinizi Öldürün" Şeklinde Yapılan Çevirileri Üzerine

Kur'an meallerinde bazı kelime veya deyimlerin maksada uygun bir şekilde çevrilmesi yerine, orjinal metne uygun olarak çevrilmiş olması, kullandığımız dil ile bazı çelişkiler arz etmektedir. Buna örnek olarak Nisa s. 66. ayetinde geçen Uktülu enfüseküm emrini verebiliriz. Bu emir bazı meallerde, Kendinizi öldürün şeklinde çevrilmekte, ve böyle bir emrin karşılığı bizim kullandığımız Türkçe de İntihar edin şeklinde bir anlama gelmektedir.  

Hiç bir çevirmenin bu emrin karşılığının intihar etmek olduğunu iddia ettiğini söylememekle birlikte, böyle bir çevirinin, kullandığımız dilde böyle bir karşılığının olması, bazı meal okuyucularında, özellikle yeni yeni meal okumaya başlayanlarda kafa karışıklığına yol açabilmesi açısından uygun bir çeviri olmadığını söyleyebiliriz.



وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُواْ مِن دِيَارِكُم مَّا فَعَلُوهُ إِلاَّ قَلِيلٌ مِّنْهُمْ وَلَوْ أَنَّهُمْ فَعَلُواْ مَا يُوعَظُونَ بِهِ لَكَانَ خَيْرًا لَّهُمْ وَأَشَدَّ تَثْبِيتًا

Bu ayetin yapılan bazı çevirileri şu şekildedir;

Ali Bulaç:
Eğer gerçekten biz, onlara: "Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu.

Süleyman Ateş :
Eğer onlara: "Kendinizi öldürün, ya da yurtlarınızdan çıkın!" diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. Ama kendilerine öğütleneni yapsalardı, elbette kendileri için daha iyi ve daha sağlam olurdu.

Örnek olarak verdiğimiz meallerde, Uktülu enfüseküm emrinin, Kendinizi öldürün şeklinde çevrildiği görülmekte, böyle bir emrin bizim dilimizdeki karşılığı ise, İntihar edin anlamına gelmektedir. Böyle bir çevirinin bazı istifhamlara sebep olması bakımından uygun olduğunu söylemek maalesef zordur. Uygun olan çevirinin, emrin maksadına uygun bir çeviri olabileceğini söyleyebiliriz.

Ayet, Nisa s. 60. ayetinden gelen bir bağlama sahip olup, Müslümanlar içine sızmış olan münafıklar ile ilgilidir. Allah (c.c), onların üzerine kendilerine zor gelecek olan bazı emirleri farz kılacak olsaydı, bu emrini pek çoklarının kabul etmeyeceğini, pek azının kabul edeceğini bildirmektedir.

Bu emrin savaşmak emri ile ilgili olduğunu dikkate aldığımızda Uktülü enfüseküm emrinin, savaşmak sureti ile canları feda etmek ile alakalı olduğu anlaşılacaktır. Durum böyle olunca ilgili emrin de bu emri çağrıştıran ifadelerle çevrilmesi gerekecektir. 

Ali Fikri Yavuz:
Eğer biz o münafıklara: “- Nefislerinizi cihad için öldürün, yahut yurdlarınızdan çıkın” diye bir farziyyet yükleseydik, içlerinizden pek azı müstesna, onu yapmazlardı. Onlar kendilerine öğüt verilen şeyleri yerine getirseydiler elbette bu, haklarında çok hayırlı ve imanlarını kökleştirme bakımından sağlam bir hareket olurdu.


Bayraktar Bayraklı :
Fakat biz onlara, “hayatlarınızı feda ediniz” yahut “yurtlarınızı terkediniz” diye emretmiş olsaydık, çok azı hariç, bunu yapmazlardı. Oysa tavsiye edilen şeyi yapmış olsalardı, bu, kesinlikle onların yararına olurdu ve onları daha güçlü kılardı.

Muhammed Esed:
Fakat biz onlara "Hayatlarınızı feda edin!" yahut "Yurtlarınızı terk edin!" diye emretmiş olsaydık, çok azı bunu yapardı. Oysa, tavsiye edilen şeyi yapmış olsalardı, bu, kesinlikle onların yararına olurdu ve onları (imanlarında) daha güçlü kılardı,

Yukarıda verdiğimiz çeviri örneklerinde, ayet içinde geçen Uktülu enfüseküm emrinin, savaşmak emri ile alakası kurularak anlam verildiği görülmekte, bu doğrultuda yapılan meallerin, daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

                                           EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR.