Yusuf s. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yusuf s. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2017 Perşembe

Yusuf s. 37. Ayeti: Yusuf (a.s) ın Zindan Arkadaşları İle Yaptığı Konuşma Üzerine Bir Mülahaza

Yusuf s 37. ayetini okuyan bir çok kimse, o ayette Yusuf (a.s) tarafından yanındaki zindan arkadaşlarının ona sorduğu soruya verdiği cevap ile ne demek istediği konusunda tereddüte düşecektir. İlgili ayetin mealini vererek konuyu biraz daha açtığımızda, ne demek istediğimiz daha kolay anlaşılacaktır.

Kâle lâ ye’tikumâ taâmun turzekânihî illâ nebbe’tukumâ bi te’vîlihî kable en ye’tiyekumâ, zâlikumâ mimmâ allemenî rabbî, innî terektu millete kavmin lâ yu’minûne billâhi ve hum bil âhiretihum kâfirûn(kâfirûne).

[012.037] Dedi ki: Size rızık olmak üzere verilen yemeklerin gelmesinden önce onun yorumunu bildiririm. Bu; Rabbımın bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen bir kavmin dinini terkettim. Hem onlar, ahireti inkar ederdi

Yusuf s. 37. ayeti ile ile ilgili yapılan çevirilere baktığımızda, ağırlıklı olarak yukarıda verdiğimiz çevirilerin benzerleri göze çarpmaktadır. Bu tür yapılmış çevirileri okuyanlar, Yusuf (a.s) ın zindan arkadaşlarına gelecek olan yemeğin ne olduğunu daha onlara o yemek gelmeden önce haber verebileceğini söylemek istediğini anlayacaklardır. Halbuki ayetin bağlamını dikkatli okuyan bir kimse, bu tür çevirilerde bir problem olduğunu hissedecek, ve Yusuf (a.s) ın zindan arkadaşları tarafından kendisine sorulan sorunun yorumunumu, yoksa gelecek olan yemeğin yorumunumu yapacağını söylemek istediğini anlamakta zorluk çekeceklerdir.

Bu noktada ortaya çıkabilecek olan problemin aşılabilmesi için, bir önceki ayete bakmak yeterli olacaktır. Kur'an okumaları yapanların bu türden ortaya çıkabilecek bazı problemlerle karşılaşmaması için, Arapça metin ile birlikte okuma yapması daha sağlıklı olacaktır. Çünkü bazı ayet meallerindeki kapalılıklar, ayetin Arapça metni ile birlikte okunduğunda, ve bağlama dikkat edildiğinde kendiliğinden çözülebilecektir. Arapça bilinmese dahi ayet içindeki ortak ibareler anlaşılmayı sağlayacaktır



[012.036] Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.

Yusuf s. 36. ayetinde zindan arkadaşları Yusuf (a.s) a gördükleri bir rüyanın yorumunu sormaktadırlar. Bu sorunun Arapça metindeki karşılığı Nebbi'na bi te'vilihi (Bunun yorumunu bize haber ver) şeklindedir. Aynı ibareyi 37. ayette de görmekteyiz, ve bu ibare, 37. ayetin çevirilerinde görünen bir problemin aydınlanmasını da sağlayacaktır.

Yusuf s. 37. ayetinde "Dedi ki: Size rızık olmak üzere verilen yemeklerin gelmesinden önce onun yorumunu bildiririm." cümlesinin içinde geçen İlla nebbe'tüküma bi te'vilihi ibaresinden, Yusuf (a.s) ın gelecek yemeğin yorumunu değil, zindan arkadaşlarının gördüğü rüyayı yorumlayacağı anlaşılabilir. Konu bütünlüğüne dikkat ettiğimizde 36. ve 42. ayetler arası olduğu görülecek, 41. ayette Yusuf (a.s) ın zindan arkadaşlarının rüyasını yorumladığı görülecektir.

[012.041] Ey zindan arkadaşlarım; biriniz efendisine şarab içirecek, diğeri de asılacak, kuşlar onun başından yiyecektir. İşte sorduğunuz iş, böylece olup bitmiştir.

Dolayısı ile Yusuf s. 37. ayetinin çevirilerinde, zindan arkadaşlarının gördüğü rüyanın yorumunu dikkate alan çevirilerin daha isabetli, ve okuyucuların kafasında oluşabilecek tereddütleri giderici olacağını söyleyebiliriz.

[012.037]  Yusuf da onlara şöyle karşılık verdi: “Bugünkü yemeğiniz önünüze gelmeden ben sizin rüyanızı yorumlarım [Bilin ki] bu bana rabbimin öğrettiği bir ilimdir. [Ama dilerseniz önce şu sözlerime kulak verin]: “Ben, Allah'a inanmayan, ahiret gerçeğini de yalan sayan toplumun dinini/inanç sistemini bir tarafa attım, o dini hiç benimsemedim.” (Mustafa Öztürk meali)

Yusuf (a.s) ın zindan arkadaşlarına neden yemekten önce rüyalarını yorumlayabileceğini söylediği de akla gelebilecek sorulardandır.

Bu konuda tefsirlerde bazı yorumlar olmakla birlikte, doğruluğu üzerinde şüphe uyandıran yorumlardır. Bu konuda söylenebilecek her söz neticede bir yorum olacağından, her yorumun doğru veya yanlış olma ihtimali bulunacağından ötürü, onun böyle bir şey söylemiş olmasını, onlara söyleyeceklerini sahip olduğu bilginin sayesinde kısa bir zamanda anlatacağını,  bu şekilde ifade etmiş olabileceğini söyleyebiliriz.
Ayrıca yine 37. ayet içinde geçen ve Yusuf (a.s) tarafından söylenen "Doğrusu ben, Allah'a iman etmeyen bir kavmin dinini terk ettim." cümlesinden, sanki Yusuf (a.s) ın önce Allah'a iman etmeyen bir kavmin dinine iman ettiği, fakat sonra bu inancı terk ettiği gibi bir anlam çıkarılabilir. Yusuf (a.s) ın şirk ile önce veya sonra herhangi bir ilişkisi olamayacağını düşündüğümüzde, bu cümlenin nasıl anlaşılması gerektiği sorusunun cevabı aranacaktır.

Yusuf (a.s) ın kullandığı terk ettim kelimesi, önceden içinde bulunduğu bir hali değil, böyle bir şeye asla bulaşmadığını ifade etmek için kullanılmaktadır. Yani Yusuf (a.s) kendisinin Allah'a ve ahirete iman ettiğini, böyle bir inanca sahip olmayanlardan beri olduğunu ifade etmektedir.

Yusuf (a.s) böyle bir giriş yapma ihtiyacını neden duymuştur? diye soracak olursak şunları söyleyebiliriz;

Yusuf (a.s) konuşmaya böyle bir giriş yapmak ile, kendisinin nasıl bir inanç içinde olduğunu zindan arkadaşlarının da bilmesi, onların kendisine sorduğu sorunun cevabını verirken, bu inancını dikkate aldığını, kendisinin bir kahin veya cinlerden haber aldığını iddia eden bir kimse olmadığının bilinmesini istediğini, onların gördükleri ile ilgili yaptığı yorumun hevasından kaynaklı bir yorum olmayacağını bilmelerini sağlamak, aynı zamanda onları bu inanca davet etmeye çalışmak olduğunu söyleyebiliriz.

İlgili ayetlerin konu bütünlüğü dahilindeki mealleri şöyledir;

[012.036] Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: Ben (rüyada) şarap sıktığımı gördüm. Diğeri de: Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz, dedi.

[012.037] Yusuf da onlara şöyle karşılık verdi: “Bugünkü yemeğiniz önünüze gelmeden ben sizin rüyanızı yorumlarım [Bilin ki] bu bana rabbimin öğrettiği bir ilimdir. [Ama dilerseniz önce şu sözlerime kulak verin]: “Ben, Allah'a inanmayan, ahiret gerçeğini de yalan sayan toplumun dinini/inanç sistemini bir tarafa attım, o dini hiç benimsemedim.” 
[012.038]  «Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub'un milletine uydum. Bizim, Allah'a hiçbir şeyi ortak tutmamız olmaz. Bu, bize ve insanlara Allah'ın bir lutfudur. Fakat insanların çoğu şükretmezler.»

[012.039] «Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?»

[012.040]  «Sizin Allah'ın aşağısından olan taptıklarınız, Allah'ın kendileri hakkında hiç bir ispatlayıcı-delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah'ındır. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.»

[012.041] Ey zindan arkadaşlarım; biriniz efendisine şarab içirecek, diğeri de asılacak, kuşlar onun başından yiyecektir. İşte sorduğunuz iş, böylece olup bitmiştir.

[012.042]  İkisinden kurtulacağını, sandığı kişiye dedi ki: «Efendinin katında beni hatırla.» Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı.

Sonuç olarak; Kur'an çevirilerinde karşımıza çıkan sorunlardan bir tanesi, çevirisi yapılan ayetin bağlamına dikkat edilmemesidir. Bağlamına dikkat edilmeyerek çevrilen ve birden fazla anlama sahip olma ihtimali olan bir ayetin, hangi anlama sahip olabileceği noktasında, okuyucular tarafından bir takım tereddütlerin oluşması muhtemeldir. Herhangi bir tereddüt oluşmaması için ayetin konu bütünlüğüne dikkat edilmesi, ve konu bütünlüğü dahilinde bir anlam verilerek, bunun ilgili ayetin çevirisine yansıtılması gerekmektedir. 

Yazımıza konu etmeye çalıştığımız Yusuf s. 37. ayetinin çevirilerinde, Yusuf (a.s) ın zindan arkadaşlarına gelecek yemeğin yorumunumu, yoksa gördükleri rüyanın yorumunumu yapacağını söylediğinin belirtilmemesi sonucunda okuyucular ikilemde kalabilemektedir. Ayetlerin konu bütünlüğüne dikkat ederek okuduğumuz zaman, Yusuf (a.s) ın zindan arkadaşlarına onlara gelecek olan yemeğin değil, gördükleri rüyanın yorumunu yapacağını söylediği anlaşılmaktadır. 

Bu şekildeki bir anlamın ilgili ayete yansıtılması, okuyucuların ikilemde kalmamasını sağlaması açısından daha doğru olacaktır. 

                                       EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 

10 Ağustos 2014 Pazar

Yusuf s. 35. Ayeti ve Adaletin Gücün Elinde Yön Bulması

Adalet kavramı insanlar arasındaki ihtilafların haklı olanın lehinde sonuçlanması şeklinde tezahür etmesi gereken bir kavramdır, ama bu kavram her zaman olması gerektiği şekilde tezahür etmeyerek gücü elinde bulunduranların istediği şekilde yön bulabiliyor. Bu şekil bir yön Yusuf as kıssasında da gözümüze çarpmakta olup , Yusuf as ın suçsuz olduğu ortaya çıktığı halde yönetim kademesindekilerin istekleri doğrultusunda ceza gördüğüne şahid olmaktayız. Yusuf s. 35. ayeti bu durumu anlatmakta olup , bu ayete kadar gelen süreç şu şekildedir. 

 [012.023]  Derken, evinde bulunduğu hanım, onun nefsinden murad alıp yararlanmak istedi. Kapıları kilitledi ve «Haydi beri gel!» dedi. Yusuf: «Allah'a sığınırım! Muhakkak ki, o (kocan), benim efendim, bana çok güzel baktı. Doğrusu zalimler hiç iflah olmazlar» dedi.
[012.024]  O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer Rabbinin burhanını görmese idi. Yusuf da ona özenip gitmişti. Aslında ondan fuhşu ve fenalığı uzak tutalım diye böyle olmuştu. Çünkü o bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan biriydi.
[012.025]  İkisi de kapıya koştu, kadın arkadan Yusuf'un gömleğini yırttı; kapının önünde kocasına rastladılar. Kadın kocasına «Ailene fenalık etmek isteyen bir kimsenin cezası ya hapis ya da can yakıcı bir azab olmalıdır» dedi.
[012.026]  Dedi ki: O, beni kendisine ram etmek istedi. Kadının ailesinden biri de şehadet etti: Eğer gömleği önden yırtılmışsa; o (kadın) doğru söylemiştir. Bu (Yusuf) ise yalancılardandır.
[012.027]  «Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.»
[012.028]  (Kocası, Yusuf'un gömleğinin) arkadan yırtılmış olduğunu görünce, (kadına): «Şüphesiz, dedi; bu, sizin tuzağınızdır. Sizin tuzağınız gerçekten büyüktür.» 
[012.029]  Yusuf; sen bundan vazgeç. Ey kadın; sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen, gerçekten suçlulardan oldun.

26. ve 27. ayetlere baktığımız zaman suçu kimin işlediği üzerinden değil , şuçtaki deliller üzerinden gidilerek şuçlunun belirlenmesi yöntemine gidildiğini görmekteyiz. Evrensel adalet kuralları diyebileceğimiz bu kural önce işlemiş fakat suçlunun konumu onun ceza görmesini engellemiştir. Olayın kapandığı zannedilmiş fakat şehirdeki kadınların dedikoduları başlamıştır , işte Yusuf as ın hapsedilmesine kadar varan süreç bu olay ile başlamıştır. 

[012.030] Şehirde (birtakım) kadınlar: «Aziz (Vezir') in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görmekteyiz.» dedi.
 [012.031]  Kadınların kendisini yermesini işitince onları davet etti; koltuklar hazırladı; geldiklerinde her birine birer bıçak verdi. Yusuf'a: «Yanlarına çık» dedi. Kadınlar Yusuf'u görünce şaşıp ellerini kestiler ve «Allah'ı tenzih ederiz ama, bu insan değil ancak çok güzel bir melektir» dediler.
[012.032]  Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınnız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!
[012.033]  Yusuf: «Rabbim! Hapis benim için, bunların istediklerini yapmaktan daha iyidir. Eğer tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve bilmeyenlerden olurum.» dedi.
[012.034]  Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzağına engel oldu. Zira O, işitir ve bilir.
[012.035]  Bu kadar delili gördükleri halde, sonra yine de Yusuf'u bir süre için zindana atma düşüncesi ağır bastı.

Şehirdeki kadınların dedikoduları yüzünden zor durumda kalan azizin karısı , kadınları toplayarak onlara bir ziyafet sofrası hazırlatarak Yusufa onların yanlarına çıkmalarına söyler, Yusuf onların yanına çıkınca şehir kadınlarıda Yusuf 'un güzelliği karşısında şaşkınlıktan ellerini keserler. Azizin karısı Yusufa olan aşkını itiraf ederek bu sevdadan vazgeçmediğini , Yusuf kendisini red etmeye devam ettiği takdirde ona neler yapabileceğini söyleyerek onu tehdit eder. Burada Yusuf  as örnek bir davranış sergileyip iki seçimden birini, yani ya dünya azabından yada ahiret azabından kurtulmak seçimini yapmak zorunda kalmış , sonunda ahiret azabından kurtulmayı seçerek dünya azabına razı olmuştur. 

35. ayet, adalet kavramının geçen yıllar içinde pek bir değişiklik arz etmediğini, iki davalıdan haklı olan değil elinde gücü bulunduranların haklı çıktığı bir mekanizmanın bizlerce yıldır varolduğunu bizlere göstermektedir. 26. ve27. ayetlerde evrensel adalet kurallarının bilindiği ve uygulandığı bir toplum olmasına rağmen , bu adaletin yönetici kademesi ve yakınlarına uygulanmadığını görüyoruz. 

Adalet kavramının tam olarak işlemesi için suçu işleyenin kimliği hesaba katılmadan suçlu veya suçsuz olduğu evrensel adalet kurallarına göre tesbit edilmeli ve sosyal , ekonomik , siyasal konumu hesaba katılmadan hakkındaki karar verilmelidir. Maalesef bu şekil bir adalet her zaman tecelli etmemekte gücü elinde tutanların yönlendirdiği bir mekanizma daha ağır basarak karar verilmektedir. 

Allah cc nin ahiretteki mahkemede kulları hakkında nasıl bir karar vereceğini beyan eden ayetler bizlere bu konuda örnek teşkil etmesi gerekmektedir. Kullarının peygamber olması bile onlara bir ayrıcalık tanınmayacağını beyan eden ayetlere , mal , servet , güç sahiplerinin bu güçlerinin onlar için herhangi bir önceliğe sebeb olmayacağını beyan eden ayetler biz kulların hakim konumuna geldiğimiz zaman ne şekil bir karar vermemiz gerektiği noktasında bilgiler vermektedir.  

Karar mekanizmasını elinde tutanlar insan olması nedeniyle davalı veya davacı taraftan birine karşı sevgi veya nefret besleyebilir , fakat bu durum onlar hakkında karar verirken asla göz önüne alınmaması gerekir. Davud as kıssası içinde anlatılan 99 koyunu olan birinin tek koyunu olan birisinden o koyunu istemesi şeklinde karşısına gelen davada, Davud as ın mağdur olduğunu iddia eden taraf lehine olarak , diğer tarafı dinlemeden karar vermesi onun hatası olarak anlatılarak , hakim durumunda olanların karar vermek için her iki tarafı dinleyerek adil bir biçimde karar vermeleri gerektiği bizlere beyan edilmektedir. 

Sonuç olarak; adalet ilkesi ilk insandan kıyamete kadar hepimiz için lazım olan bir ilke olup davalı veya davacıların sosyal , ekonomik , siyasal konumları ne olursa olsun sade bir vatandaş olarak kanunlar karşısında eşit olmalarını gerektirir. Yönetici kademelerinde oturanların işledikleri herhangi bir suç onların konumu gereği örtülmemeli , evrensel adalet ilkeleri gereği karar verilmelidir. Bugün yönetici makamında olanların adaleti kendi ellerinde yönetmeleri , yarın bu kademeleri ellerinden kaybettikleri zaman adalet adalet diye yalvarmaları "keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner" atasözünü unutmamaları gerektiğini hatırlatır. Adalet mekanizması siyasi iktidarların elinde kaldığı müddetçe iktidardakilerin elinde bir silah halinde gelerek "haklı haksız" şeklinde bir ayrımdan çok, "bizden veya bizden olmayan" şeklinde bir ayrım yapılarak karar verilirki bu şekil kararlara her zaman ve her yerde şahitlik etmekteyiz. Kendi düşüncelerinden olan insanların kılına zarar gelmesini hazmedemeyenler , karşılarındaki insanların katledilmeleri karşısında kıllarını bile kıpırdatmamaları adalet ilkesinin yerlerde süründüğünü göstermektedir. Müslümanlar olarak Allah cc nin bizlere öğrettiği adalet ilkeleri doğrultusunda bir dünya kuramadıkça bu zulüm ve haksızlıklar her zaman üstelik adalet adına var olacak ve güçszüler her zaman haksız çıkarak ezilecektir.  

                                   EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.

6 Haziran 2013 Perşembe

Yusuf s. 52. Ayetinde Konuşan Yusuf as mı Melik'in Karısı mı ?

Yusuf as ın kıssasının anlatıldığı yusuf suresi 52. ayeti ile ilgili olarak, ayetteki konuşan kişinin Yusuf as veya Melik'in karısı olduğu yönünde tefsirlerde tartışılmış olduklarını görmekteyiz. Konuşan kişinin kim olduğu ilgili ayetleri tefsir usulunda kullanılan bir yol olan "takdim-tehir" metodu ile okunduğu zaman daha kolay ortaya çıkmaktadır.   

Yusuf as hapiste iken meliğin rüyasını yorumlar ve bu yorum üzerine melik yusuf as ın yanına getirilmesini emreder, fakat yusuf as bu çağrıyı red ederek meliğin kadınların ellerini kesme sebebini sormasını kendisine gelen elçiden ister. 
-----12.050]  Melik: «Onu bana getirin» dedi. Yusuf'a elçi gelince, «Efendine dön, kadınlar niçin ellerini kesmişlerdi bir sor; doğrusu Rabbim onların hilesini bilir» dedi.

Yusuf as bu isteğinin sebebi ise 52.53. ayetlerde şu şekilde beyan edilmektedir.
-----12.052 Bu işte şunun için ki bilsin hakıkaten ben, ona gaybında hıyanet etmedim ve hakıkaten Allah hâinlerin hiylesini muvaffakıyyete erdirmez.
-----012.053 Nefsimi temize de çıkarmıyorum, çünkü nefis kötülüğü emreder; meğer Rabbim rahmetiyle bağışlaya, çünkü Rabbim çok bağışlayan, çok merhamet edendir.»

Yusuf as ın isteğinin meliğe bildirilmesi üzerine 51. ayette melik kadınları toplar ve sorar.  
-----12.051 (Melik  kadınlara) dedi ki: Yusuf'un nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi? Kadınlar, Hâşâ! Allah için, biz ondan hiçbir kötülük görmedik, dediler. Azizin karısı da dedi ki: «Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.»

54. ayette yusuf as ın suçsuzluğu belli olduktan sonra melik yusuf as ın tekrar getirilmesini emreder ve suçsuz olduğu kendisine bildirilen yusuf as bu çağrıyı kabul ederek meliğin huzuruna gelir.  
-----12.054Melik de dedi: getirin bana onu kendime tahsıs edeyim! bunun üzerine vaktâ ki onunla konuştu, dedi: sen bu gün, nezdimizde cidden bir mevkı' sahibisin, eminsin.

Sonuç olarak, tefsirlerde tartışma konusu yapılan yusuf s. 52. ayetindeki konuşanın kim olduğu meselesi ilgili ayetlerin takdim-tehir metodu ile , 50-52-53-51-54  sıralaması okunması sonucu daha kolay anlaşılarak 52. ayette konuşan kişinin yusuf as  olduğu ortaya çıkmaktadır. Yapılan meallerin bir çoğunda konuşan kişinin yusuf as olduğu yönündeki tesbitlerin doğru yapılmış olmasına rağmen son zamanlarda farklı olmak adına yapılan bazı ayet meallendirmelerinde bazı şazz görüşlere rağbet edildiğini, bu şazz görüşlerinde ayetin siyak sibakı veya kur'an bütünlüğü ile uyum sağlayıp sağlamadığı göz önüne alınmadan yapıldığına şahid olduğumuz için yusuf s 52. ayeti ile ilgili olarak yapılabilecek bu tür şazz meallendirmenin doğru olmadığını düşünmekteyiz.    

                                         EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.