diriliş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
diriliş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2017 Pazar

Müstevdeun Kelimesi Üzerinden Ölüm İle Diriliş Arasında Geçecek Zamanı Okumak

Kur'an içinde geçen kelimeler, din adına bizlere sunulan bazı bilgilerin sağlamasını yapmak konusunda da faydalar sağlamaktadır. Yazımıza konu aldığımız Müstevdeun kelimesinin anlamı, aynı zamanda bizleri İslam kültüründe yaygın olan Kabir azabı konusunda bilgi sahibi de yapmaktadır. Ölüm ile yeniden diriliş arasında geçecek zaman hakkında Kur'an içindeki başka ayetlerde de bilgiler bulunmasına karşın, biz sadece bu kelime üzerinden bir çalışma yaparak,Kur'an içinde geçen bir kelimenin aynı zamanda bizleri başka konularda da bilgi sahibi yapabileceğine dikkat çekmek istiyoruz.

[006.098] O ki, sizi bir tek nefisten oluşturdu. Arkasından sizin için bir barınma (müstekarrun) ve bir geçiş yeri (müstevdeun) belirledi. Biz anlayanlar için ayetleri ayrıntılı biçimde açıkladık

[011.006] Yeryüzündeki bütün canlı türlerinin beslenmelerini ve geçinmelerini sağlamak Allah'ın garantisi altındadır. O, onların barınma yerleri (müstekarreha) ile geçiş yerlerini (müstevdeeha) bilir. Bütün bunlar açık bir kitapta yazılıdır.»

Konumuz olan kelimenin, Müstekarr kelimesi ile birlikte kullanıldığı görülmektedir. Bu kelime, Yerleşilecek yer anlamına gelmektedir. Kelimenin anlamını Adem ve İblis kıssasında geçtiği ayetlere bakarak anlayabiliriz. 

[002.036] Nihayet şeytan onları cennetten kaydırdı. Onları bulundukları yerden çıkardı. Biz de: Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde sizin için bir zamana kadar yerleşim (müstekarrun) ve faydalanma vardır, dedik.

[007.024] «Birbirinize düşman olarak inin, siz yeryüzünde bir müddet için yerleşip (müstekarrun) geçineceksiniz.»

Müstevdeun kelimesi; Rahat, huzur,sıkıntı veya güçlükten, zahmet ya da yorgunluktan uzak olmak anlamına gelen, Eddaatü kelimesinden türemiş, ismi mekan sigasında bir kelimedir. Tefsirlerde bu kelime ile, ana rahminde geçen zamanın ifade edildiği şeklinde yorumlar olsa da, ölümden sonra kabirde geçecek olan hayatı ifade ettiği şeklinde yapılan yorumların, kelimenin anlamı açısından daha isabetli olduğunu söyleyebiliriz.

Müveddeun kelimesi, kinayeli olarak ölü anlamında kullanılmaktadır. Ölen bir kişi için kullanılan, Mezarına, kabrine tevdi edildi şeklindeki kullanım bizim dilimizde de mevcuttur.

Kelime, ayrıca Duha s. 3. ayetinde Ma veddeake şeklinde bir yerde daha geçmektedir. Bu kelime, Allah'ın elçisine olan vahyinin devam edeceğini, onu atıl bir durumda bırakmayacağını ifade etmektedir.

Müstevdeun kelimesi, bir kimsenin öldükten sonra yeniden dirilişine kadar geçecek zaman ile alakalı olduğuna göre, bu kelime aynı zamanda ölen bir kimsenin yeniden dirilişe kadar nasıl bir durumda olacağını da ifade etmektedir şöyle ki;

Kelimenin zaman ve mekanı ifade edeni bir sigada kullanılmış olmasını dikkate aldığımızda, Müstevdeun kelimesinin Rahat, huzur,sıkıntı veya güçlükten, zahmet ya da yorgunluktan uzak olunan bir zaman ve mekan olduğu ortaya çıkmakta, bu anlam ise bize şöyle bir çıkarım imkanı da sunmaktadır.

Kabir hayatı denildiği zaman ilk olarak bir çok Müslümanın aklına, ölen bir kimsenin kabrinde yeniden dirilişe kadar dünya hayatında yaptıklarının karşılığını görecek olması gelmektedir. Ölen kişi eğer imanlı ise onun kabrinin Cennet bahçelerinden bir bahçe, ölen kişi eğer imansız ise onun kabrinin ise, Cehennem çukurlarından bir çukur olacağına inanılır.

Kabir Azabı konusu, Kur'an tarafından ortaya atılan bir konu olmayıp, rivayetler kanalı ile ortaya atılan, ve bu rivayetleri doğrulatmak amacı ile bu konuda Kur'an içinden ayet aranan, ve aranan ayetin Mü'min s. 46. ayet olduğuna inanılan, fakat bu konu hakkında Kur'an içinde bir çok ayet olmasına, ve bu düşünceyi doğrulamaMAsına rağmen rivayet kültürünün Kur'an'ın önüne geçmesinden dolayı imanın bir şartı haline getirilmiştir.

Müstevdeun kelimesi bize, ölen bir kimsenin kabrinde nasıl bir durumda yeniden diriliş gününü bekleyeceğini haber vermekte, ve bu haber aynı zamanda Kabir Azabı düşüncesinin de Kur'an tarafından sağlamasının yapılmasına imkan sağlamaktadır.

Bu kelimenin, Rahat, huzur,sıkıntı veya güçlükten, zahmet ya da yorgunluktan uzak olunan bir zaman ve mekan sahip olması, ölen bir kimsenin böyle durumlardan uzak olmasını da beraberinde getirmektedir. Kabir hayatı meselesinde ölen kişinin huzur veya zahmet görecek olmasının öne çıkması, bu kelimenin ifade ettiği anlamın tersine bir durumu ifade etmektedir. 

Yani Müstevdeun kelimesi, ölen bir kimsenin kabrinde herhangi bir şekilde rahat ve zahmet çekmediğini ifade etmekte, bu durum aynı zamanda kabir azabı düşüncesinin de Kur'an açısından sağlamasının yapılmasını da sağlamakta, böyle bir düşüncenin hatalı olduğunu da göstermektedir.

Sonuç olarak; Müstevdeun kelimesi, ölen bir kimsenin yeniden dirilişi beklerken kabrinde nasıl bir durumda olduğunu ifade etmektedir. Bu kelime aynı zamanda kabir azabı konusu ile ilgili olarak bir çıkarım yapılabileceğini de göstermektedir. Çalışmanın amacı direk olarak kabir azabı ile ilgili değil, bir kelimenin anlamının bir konu ile ilgili olarak bazı çıkarımlar yapılabilmesini de mümkün olacağını göstermektedir.

                                        EN DOĞRUSUNU ALLAH (C.C) BİLİR. 

20 Haziran 2013 Perşembe

Ölüm İle Yeniden Diriliş Arasını Kur'an Nasıl Anlatıyor?

Allah cc son elçisi muhammed as vasıtası ile indirdiği kitabında bizleri imtihan için yarattığını ilk ölümümüzün ardından kıyamet sonrası yeniden dirilirek dünyada işlemiş olduklarımızın karşılığının ebedi cennet veya cehennem olark verileceğini bildirmektedir. Ölüm ile yeniden diriliş arasındaki zaman ile bilgi kur'anda açık ve net  olmasına  rağmen rivayetlerin gölgesi altında kalarak anlaşılma çabaları bu konuyuda kur'an dışı bilgilerle örtmüş ve rivayetleri kur'ana uydurma amaçlı olarak sadece bir ayet üzerinden kabir azabının varlığına delil çıkarılmaya çalışmıştır. Biz bu yazımızda kur'anın ölüm ile yeniden diriliş arasındaki geçen zamanı kıyamet sonrası yeniden dirilenlerin aralarındaki konuşmalarının geçtiği ayetleri alarak konuyu aydınlatmaya gayret edeceğiz. Ama önce mü'min s. 46. ayeti üzerinde kısaca durmak istiyoruz.   

Kabir azabının olduğunu iddia eden kitaplara baktığımız zaman ölüye yapılan azabın onun bedenine değil ruhuna olduğu şeklinde ibarelere rastlamaktayız. Kur'anın insan için ruh ve beden ayrımı yapmadığı göz önüne alınacak olursa bu konunun baştan sakat bir konu olduğu açıktır.Kabir azabını müdafaa eden görüşe göre beden ölmekte fakat ruh ölmemekte dolayısı ile azab gören ruhtur. Bu görüş beraberinde problemleri getiren bir görüştür, bilindiği gibi ahirette yeniden diriliş dünyada iken olan halimizin aynısı olarak gerçekleşecektir, kur'an buna ölümden sonra yeniden diriliş der, eğer ruh ölmüyorsa ve kabirde azab gören ruhsa yeniden dirilip hesaba çekilmenin ne anlamı olabilir?. Bazı islam filozofları yeniden dirilişin bedenen olacağını bu yüzden red etmişlerdir. Onun için insanın beden ve ruh şeklinde bir ayrımına gidilerek azab görenin beden değil ruhudur denilmesi ayrı bir çelişki olup ölmeyen şey tekrar nasıl dirilir diye itiraz etmişlerdir. İnsanın kıyamette bedenen dirilerek hesap göreceği konusu kur'anın net beyanı olmasına rağmen dirilişten önce kabirlerde azab görmesi görmesi konusu çelişkili bir konu olup madem ruh asıl ise ve ölmüyor ise yeniden dirilip hesaba çekilmenin anlamı nedir? diye haklı olarak sorulmaktadır.   

Eğer bu konuya sadece kur'an ne diyor diye bakılmış olsaydı kabirde ruh azab görüyor diye bir iddia ortaya dahi atılmaz ve bu tür tartışmalara mahal bile kalmazdı . Biz yazımızın iesas amacı olan ölüm sonrası yeniden dirilişe kadar geçen zamanın yeniden dirilenler arasındaki konuşmaların yansıması ile nasıl anlatıldığını gösteren ayetlere geçelim.  

-----17.052   O, sizi çağırdığı gün; hamdederek davetine uyarsınız. Ve çok az kalmış olduğunuzu zannedersiniz.
-----020.103-104 Onlar, aralarında: «On günden fazla durmadınız.» diye gizli gizli konuşacaklar. Onların sözünü ettiklerini biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: «Siz yalnızca bir gün kaldınız» derler.
-----023.112-113-114 Allah onlara yine: «Yeryüzünde kaç yıl kaldınız» der.«Bir gün veya daha az bir süre kaldık, sayanlara sor» derler.Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!
-----030.055-56 Kıyamet koptuğu gün suçlular sadece çok kısa bir müddet kalmış olduklarına yemin ederler. Böylece onlar dünyada da aldatılıp haktan döndürülüyorlardı.Kendilerine ilim ve iman verilenler; «And olsun ki, siz Allah'ın yazısında mevcut yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür, fakat sizler anlamıyordunuz» derler.
-----010.045 Onları toplayacağı kıyamet günü, sanki gündüz, birbirleriyle sadece tanışacakları bir saat kadar kalmış gibidirler. Allah'ın karşısına çıkmayı yalan sayanlar kaybetmişlerdir.
-----046.035 O halde üstün irade sahibi peygamberlerin sabrettiği gibi sabret ve onlar hakkında ivedilik etme! Onlar, kendilerine va'dedilen acıyı görecekleri gün, gündüzün bir saatinden başka durmamışa döneceklerdir. Bu yeterli bir tebliğdir. Demek ki, helak edilecekler, başkası değil, ancak itaattan çıkmış fasıklar topluluğudur!
-----079.046 Onlar, onu (kıyameti) görecekleri gün, sanki bir akşam veya bir kuşluğundan başka durmamışa dönecekler.
----- 036.052  «Vah halimize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?» derler. Onlara: «İşte Rahman olan Allah'ın vadettiği budur, peygamberler doğru söylemişlerdi» denir.
-----037.019-20-21İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp durmaktadırlar.Şöyle derler: «Vay bize! İşte bu ceza günüdür.»Onlara: «İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür» denir.
-----054.007-8 Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde ve dâvetçiye koşarak kabirlerden çıkarlar. O esnada kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler.
-----070.043-4 O gün onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi, gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar. İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!    

Yukarda meallerini vermiş olduğumuz örnek ayet meallerinden görüleceği üzere ölümden sonra yeniden dirilenlerin birbirlerine sormuş oldukları sorular onların azab görmüş olduğuna dair hiç bir şekilde bilgi içermemektedir. Birçok ayete rağmen sadece mü'min s. 46. ayetine dayanarak kabir azabına delil getirmeye çalışmak "kitabın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmamak" metodu ile yapılan bir çalışma olup ön kabulleri kur'ana tasdik amacından başka bir şey değildir.    

Bazı ayet meallerine baktığımız zaman kabirlerinden çıkanların birbirlerine sormuş olduğu sorulardan olan "ne kadar kaldınız" sorusuna "dünyada" ilavesi yapılarak sanki ayet metnindenmiş gibi bir hava oluşturularak kabir azabına kur'ani delil çıkarma yoluna gidildiğine şahid olmaktayız.  
----- 002.259 Yahut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? «Allah burayı ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?» dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti, «Ne kadar kaldın?» dedi, «Bir gün veya bir günden az kaldım» dedi, «Hayır yüz yıl kaldın, yiyeceğine içeceğine bak, bozulmamış; eşeğine bak ve hem seni insanlar için bir ibret kılacağız, kemiklere bak, onları nasıl birleştirip, sonra onlara et giydiriyoruz» dedi; bu ona apaçık belli olunca, «Artık Allah'ın her şeye Kadir olduğuna inanmış bulunuyorum» dedi.
-----018.019 Birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: «Ne kadar kaldınız?» dedi. «Bir gün veya daha az bir müddet kaldık» dediler. «Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Paranızla birinizi şehre gönderin, sakın sizi kimseye duyurmasın» dediler.
Bakara s. 259 ve kehf s. 19. ayetlere bakacak olursak yeniden dirilişin dünyada iken canlı provası diyebileceğimiz ayetlerde kaldıkları süre olarak dünyada kaldıkları süre olarak "bir gün veya daha az" demeleri uykuda ve ölüm halinde kaldıkları süredir.    

 -----043.077] Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin! diye seslenirler. Mâlik de: Siz böyle kalacaksınız! der.
Zuhruf. 77. ayetinde cehennemde azab gören birisinin cehennem bekçisine olan feryadı dile getirilerek o kişinin ölümü istediği görülmektedir. Eğer bu kişi ölümden önce kabirde bir azab görmüş olsaydı ölümü istermiydi? çünkü ölüm sonra beklediği kabirdede azab görmüş olsaydı böyle bir istekte bulunmazdı.   

-----040.011] Onlar: «Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de suçlarımızı itiraf ettik, bir daha çıkmağa yol var mıdır?» derler.
 Mü'min s. 11. ayetinde yine cehennem ehlinin feryadı dile getirilmekte ve onlar rablerinden onun öldüren ve dirilten kudretini dile getirerek artık ölümü istemektedirler, aynı şekilde ölüm sonrası yeniden dirilişe kadar herhangi bir azab görmüş olsalardı acaba ölümü isterlermiydi?

Sonuç olarak, kabir azabı konusu kur'anın ortaya attığı bir konu olmayıp aksine kur'ana rağmen ortaya atılan konulardan olup rivayetleri kur'ana uydurma amaçlı olarak sadece tek bir ayetten yola çıkılarak delil  getirilmeye çalışılmış bir konu olup bu şekilde getirilen delilde insanı beden ve ruh şeklinde yine kur'andan onay almayan bir ayrıma gidilerek yapılmıştır. İnsanın beden ve ruh şeklinde bir ayrımı sadece kabir azabını doğrulamak için yapılan bir ayrım olup buda ayrı bir sorunu beraberinde getirerek haklı olarak bazı filozofların bedenen dirilişi inkarına kadar götürmüştür. Kabir azabı etrafında çerçevesindeki bu tür konular kur'anı rehber edinerek çıkarılmayan hükümlerin beraberindeki getirebileceği sorunlarada bir  örnektir. İnsan kur'anın ifadesi ile bedenen ölür ve kıyamete kadar kabirlerde bekler ve o zaman içinde herhangi bir hesap sonucu cennet bahçesi veya cehennem çukuru şeklinde bir mekana sahip olmaz, çünkü hesaplar yeniden diriliş sonucu olacak ve herkes yapmış olduğu amelleri neticesinde ebedi mekanına kavuşacaktır.   

                                          EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.